Istanbul`un taşı toprağı kılı yünü moku püsürü…

Çöl seferine çıkmadan evvel Istanbul`a geldim. Hala da Istanbul`dayım şu an. Kalabalığından karmaşasından hiç bir şey kaybetmemiş şehir son gördüğümden bu yana. İnsanı yorması bir yana, Ankara düzovasının rutininden sıkılındığı zaman gelip bir iki gün kafa dağıtmak için gayet uygun bir yer, onun haricinde yaşanmaz burda. Yaşamaya çalışanlara allah kolaylık versin.

Hava gri, deniz kurşuni, kış başlıyor yavaş yavaş. Hava soğuk hafiften, ama tabi Ankara`nın kuru ayazıyla kıyas götürmez. Titreyen İstanbullu arkadaşlara bakıp gülüyorum bıyık altından. Onlar da benim “köyden indim şehire” halime gülüyorlar kıs kıs. Eh, her horoz kendi çöplüğünde ötüyor haliyle.

Şimdilik böyle; Ankara`dan İstanbul`a, oradan da Doha`ya… Bir çanta sırtımda, bir valiz de ardımda yollara düştük yine. Hayırlısı bakalım.

Eğer tembellik yapmazsam seyahat izlenimlerimi de yazmayı düşünüyorum bakalım.

Herkese selamlar…

Yorum bırakın